Sitemize Katkıda Bulunun

Merhaba, Sitemize yazılarıyla katkıda bulunmak isteyenler, bize bilgi@saksafonname.com e-posta adresinden ulaşabilirler. Teşekkür ederiz.

Caz Müziğinin Dönemleri

Caz tarihi gelişim ve temel değişimleri birbirinden ayıran onar yıllık tarihsel parçalar olarak bölünmüştür.

Caz tarihinin onar yıllık bölümlere ayrılmasının nedeni tarihsel, siyasal, ekonomik değişimlerin müzik üzerinde yarattığı etkilere bağlı olarak bir anlamda Caz'ın geçirdiği evrimleri çok net olarak ortaya koyabilmesindendir. Müzikal farklılıkları net bir şekilde sınıflandırabilmesi nedeniyle Berendt'in Caz dönemleri ayrımı kullanılmıştır. Berendt'e göre Caz dönemleri şunlardır:

          1890'lar- Ragtime
          1900'ler- New Orleans
          1910'lar- Dixieland
          1920'ler- Chicago
          1930'lar- Swing
          1940'lar- Be-Bop
          1950'ler- Cool, Hard Bop
          1960'lar- Avant-Garde / Free Jazz
          1970'ler
          1980'ler.

1890'LAR - RAGTIME

"Parçalara ayrılmış zaman" anlamına gelen Ragged Time 1800'lerin sonlarında Missouri eyaletinde doğmuştur. Etimolojik kökeni tam olarak bilinememektedir. Ana melodiye karşıt yürüyen walking bass yüzünden duyumda parçalara ayrılmış etkisi yaratmaktadır. 2/2 veya 4/4'lük zamanlarda yazılan ve walking bassla süslenen bir çeşit dans müziğidir.

Ragtime öncelikle piyano ile çalınan bir stildir. Ondokuzuncu yüzyıl piyano müziğinden etkilenmiştir. İçinde Chopin, Lizst, marş, polka vb. o dönem önemli olan besteci ve formlardan esinlenmeler vardır. Ama ritmik değişiklikler ve yorum farklılığı Ragtime'ı bunlardan ayırır. Birçok Ragtime parçası sonat formunda yazılmıştır. Besteye dayanır, doğaçlamadan yoksundur. Piyano ragleri dışında Teksas'ın banjo ragleri, nefesli ve yaylı toplulukları için yazılmış ragler de vardır. Scott Joplin (1868-1917) önde gelen Ragtime bestecilerindendir. Otuzun üzerinde rag bestesi vardır. Bunlardan Maple Leaf Rag ve The Entertainer en ünlülerindendir. Plak döneminden çok önce olmasına rağmen günümüze kadar gelen ragler bulunmaktadır. O dönemde mekanik piyanoların silindirlerine kaydedilen ve piyasaya sürülen bu silindirler, yıllar sonra antikacılardan toplanıp plaklara kaydedilmiştir. Ragtime'ın diğer bir özelliği de pek çok Caz stilinden farklı olarak siyah ve beyaz müzisyenlerin çalış tarzları arasında ayrım olmamasıdır.

Scott Joplin'den başka önemli Ragtime müzisyenlerinden biri de Jelly Roll Morton'dur. Melodik materyalleri daha özgür ve Caz tarzında kullanmıştır. Doğaçlama yapan ilk tanınmış piyanisttir. 20'li yılların New York geleneğinde Ragtime'ı yaşatmıştır.

1900'LER - NEW ORLEANS

Yüzyıl başlangıcında, New Orleans ve Lousiana eyaletleri Amerika Birleşik Devletleri tarafından satın alınmadan önce İspanyol ve Fransız hakimiyeti altındadır. Bölgede İspanyollar, Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar, Almanlar, Slavlar ve Afrika'dan köle olarak getirilen siyahlar yaşamaktadırlar. Bu çok renkli kültür mozaiği içinde her topluluk kendi müziğini yaşatmaya çalışır. İngiliz şarkıları, İspanyol dansları, Fransız halk ve bale müziği, değişik mezheplerin ilahi ve koralleri, siyahi "shouts" (şarkı tarzındaki haykırışlar)lara, Afrika ritm ve danslarına karışır. 1880'lerin ortalarına kadar siyahlar voodoo törenlerini yaşatmak için ayin yapmaya devam etmektedirler. İsa için söylenilen şarkıların ve yapılan dansların iyi ve kötü ruhlar için yapılanlardan farkı yoktur. Kentin çok renkliliği kültürel alışverişe olanak sağlar. Bütün bunlar müzikal canlılığın sağlanmasını kolaylaştırmaktadır.

O yıllarda New Orleans'ta iki siyah grup yaşamaktadır. Fransız sömürgeciliğinden gelen "Kreol" siyahlar ve Kuzey-Güney savaşı sonrasında özgürleşen kölelerin çocukları. Kreol siyahların diğerlerinden en önemli farkı çok daha önceden özgürleşmiş olmalarıdır. Fransız kültürünü benimsemişlerdir, çoğu ticaretle uğraşmaktadır, bozulmuş bir Fransızca olan "Kreolce" diye bir dil kullanmaktadırlar. Diğer tarafta ise Anglosakson kökenli insanlar tarafından köleleştirilen "Amerikalı" siyahlar vardır. Kreol siyahlar gibi iyi yaşam düzeylerine sahip değillerdir. Eğitim, sağlık, barınma vb. kısaca tüm yaşam şartları özgürleştikten sonra bile yine de beyazların onlara imkan verdiği ölçüdedir. Kreol siyahlar gibi nota bilmiyorlardır, onlardan farklı olan tarafları müziklerini kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarmış olmaları ve kurallara bağımlı kalmadan çalmalarıdır. Irk ayrımcılığının ortaya çıkmasıyla Kreol siyahlar da şehrin lüks ve beyazların yaşadığı semtlerini terk etmek zorunda kalırlar. Taşındıkları "yukarı mahalleler" adı verilen bölgelerde, çok kısa bir zaman öncesine kadar kendilerinden aşağı sınıf olarak gördükleri daha bozulmamış Afrikalı kimlikleriyle "Amerikalı siyahlar" yaşamaktadırlar. Müzik birikimlerinin birbirini etkilemesi bu andan itibaren kaçınılmazdır. Her iki grubun yaklaşımlarındaki bütün farklılıklar Storyville şehrinin eğlence merkezlerinde bir araya gelir ve "New Orleans Stili" ortaya çıkar.

New Orleans stilinde Caz'ın "swing" dalgalanma duygusu henüz gerçekleştirilmemiştir. Güçlü vuruşlar 1 ve 3. vuruşlardır. Avrupa marş ritminin etkisi vardır. Gruplar, enstrüman ve toplumsal işlev olarak eski marş ve sirk orkestralarına benzer. Üç melodik çizgi kullanılmaktadır. Kornet veya trompet (ana melodi), trombon ve klarnet bu üç ayrı melodiyi çalarken ritm çalgıları tarafından desteklenir. O dönemde kullanılan ritm çalgıları; kontrabas veya tuba, davul, banjo veya gitardır. Piyano Ragtime'a kıyasla daha az kullanılmaktadır. New Orleans stili Caz'ın "hot" stilleri arasındadır. Sound, cümleler, vibrato ve attacca giderek özgünleşir. Çalgı gruplarının melodileri doğaçlamalara dayanır. Varyasyonlar tema veya temalar üzerine yapılır. Bu stilde eğer eser şarkı formunda ise genellikle 32 ölçü olmaktadır. Yine de pek çok New Orleans parçası çok temalıdır ve 8 veya 16 ölçüden oluşur. Genelde majör gamlar tercih edilmiştir. Melodi çizgilerinin birbirine karışması kaygısından dolayı yatay gelişme gösterememiş, dikey basit çokseslilikte tıkanmıştır.

1910'LAR - DIXIELAND

"Dixieland sözcüğünün nereden çıktığı konusunda çeşitli spekülasyonlar ve efsaneler mevcuttur. Bir söylentiye göre sözcük Louisiana'nın on dolarlık banknotlarından çıkar. Banknotta İngilizce ten rakamının yanında Fransızcası dix (on) yazılıdır. Bu durum kuzeyli Yankee'leri o kadar etkiler ki, ülkeyi bu banknottan yola çıkarak Dixieland olarak adlandırırlar; daha sonra ise müziğe de Dixieland Jazz denmeye başlanır. Başka bir açıklamaya göre ise, Dixieland sözcüğü meslektaşı Mason ile birlikte arazi ölçümü yapan Dixon'dan gelir. Dixon ve Mason eskiden Güney eyaletlerini Kuzey'dekilerden ayıran Mason- Dixon çizgisini belirlemişlerdi. "

Dixieland'i New Orleans'tan ayıran temel fark beyaz müzisyenler tarafından çalınıyor olmasıdır. Siyahların çektiği sıkıntıların tersine rahat yaşayan beyazların yaptığı müzik daha neşeli, tempolu ve melankoliden uzak melodilere dayanmıştır. Blues yerine daha çok şarkı kalıpları tercih edilmiştir. Ortaya anlatım açısından daha zayıf ama teknik açıdan daha gelişmiş bir tarz çıkmıştır. Melodiler daha yumuşak, armoniler daha sadedir. Beyaz Caz'ında vibrato, portamento ve glissandolar az kullanılır.

1891'de kurulan ilk beyaz orkestra "beyaz Caz'ın babası"olarak kabul edilen Papa Jack Laine'nin orkestrasıdır ("Ragtime Band"). Onu takip eden "Original Dixieland Jazz Band" ve "New Orleans Rhythm" gibi beyaz orkestralar Caz'ın erken dönemlerinde önemli yeri olan orkestralardır. Beyaz Caz'ını tanımlayabilmek için kullanılan Dixieland sözcüğü zaman içinde karma müzisyenlerle kurulan orkestralarda bir anlamda yetersiz kalmıştır. Çünkü yapılan müziğin New Orleans mı Dixieland mi olduğu kesin olarak anlaşılamamıştır.

1920'LER - CHİCAGO

Birinci Dünya Savaşı sırasında bir liman kenti olan New Orleans'ın deniz kuvvetleri komutanı, askerleri için olumsuz bulduğu eğlence hayatı yüzünden bunun kaynağı olan Storyville'in kapatılmasını sağlayınca özellikle başta müzisyenler olmak üzere eğlence sektörünün çalışanları işsiz kalmışlardır. Maddi sıkıntılar müzisyenleri Chicago'ya ve Michigan Gölü kıyısındaki Wind City'e göçe zorlar. New Orleans stili en parlak zamanlarını bu göçten sonra Chicago'da yaşamıştır. Savaş sonrası New Orleans Caz'ının en ünlü plak kayıtları gramofonlar için burada kayıt edilmiştir. Günümüzde

New Orleans olarak kabul edilen stil 1900'lerde başlayan, plak kayıtlarının olmadığı dönemdeki Caz değil 1920'lerde Chicago'da yapılan müziktir. 20'li yıllar Blues'un da parlak dönemidir ve "Klasik Blues" dönemi olarak kabul edilir. New Orleans'lı müzisyenlerin ve Blues şarkıcılarının Chicago'nun güney bölgesinde buluşmasıyla yeni bir eğlence hayatı oluşur. Büyük şehir karmaşası ve artan ırk ayrımcılığının da etkisiyle New Orleans stilinden farklı olan yeni bir stil ortaya çıkar: Chicago stili.

Chicago, Caz müziğinin varoşlardan dışarı çıkmasını sağlamıştır. Orta sınıf beyaz gençlik kenar mahallelere gelip bu yeni tarzı dinlemeye başlar. Bix Beiderbecke, Benny Goodman gibi Caz müzisyenleri siyah müzisyenlerle beraber çalmaya başlamışlardır.

Bu stilde New Orleans'ın melodi örgülemeleri görülmez. Aynı anda çalınan farklı melodiler birbirleriyle çakışmadan kurgulanır. Bireysellik ön plana çıkmıştır, solo önemlidir. Chicago stilindeki kayıtlarda soloların çokluğu ve işlekliği dikkat çekmektedir. Saksofon önem kazanmaya başlar.

1930'LAR - SWING

20.yüzyılın en popüler Caz hareketi olan Swing 1930'lu yıllarda müzisyenlerin Chicago'dan New York'a yaptığı ikinci büyük göçün sonucunda Harlem'de ve özellikle Kansas City'de ortaya çıkmıştır. Daha önceki Caz stilleri "Two Beat Jazz" (iki vuruşlu Caz) olarak sınıflandırılır. Beat yani ritmik ağırlık noktası iki vuruştan meydana gelmektedir. Swing bunlardan farklı olarak ölçüdeki dört vuruşunda eşit olmasından dolayı "four beat jazz" olarak adlandırılmıştır. Daha önce de Louis Armstrong ve Chicago stilinin başka müzisyenleri 4/4 lük müzik yapmaktadırlar ama Swing bunlardan ayrı olarak Caz'ın dönem adlarından biri olmasının yanısıra önemli bir anahtar kelime haline gelmiştir. Bu dönemde küçük gruplar yerlerini büyük orkestralara (Big Band) bırakmıştır ve yazılı aranjmanlar kullanılmaya başlanılmıştır. Saksofon, Bas Viyola daha sık görülür ve davulda hi-hat zili kullanımı sıklaşır. Kollektif doğaçlamalar görülmezken, ritmik anlayış daha gevşek ve yumuşak bir hale gelir. Swing müzisyenlerinin enstrüman yetkinlikleri erken Caz dönemi müzisyenlerine göre artmıştır. Ayrıca bu dönem büyük solistler dönemi tanımlanır: Tenor saksofonda Coleman Hawkins ve Leon "Chu" Berry, klarnette Benny Goodman, davulda Gene Krupa, Cozy Cole ve Sid Catlett, piyanoda Teddy Wilson ve Fats Waller, alto saksofonda Johnny Hodges ve Benny Carter, trompette Bunny Berigan, Louis Armstrong, Rex Stewart ve Roy Eldridge Swing stilinin önemli solistleridir. Swing döneminin önemli Big Band şefleri ise: Duke Ellington, Count Basie, Fletcher Henderson, Jean Goldkette, Benny Goodman, Artie Shaw, Gene Krupa, Glenn Miller, Chick Webb'dir.

Artık Caz orkestraları on ya da daha fazla müzisyenden oluşmaktadır ve üç ana kategori altında toplanır:

1.     Ritm (Piyano, Gitar, Bas/ Bas viyola ve davul)
2.      Bakır sazlar (Trompet grubu ve Trombon grubu)
3.      Saksafon grubu

Saksafon grubu, hammadde olarak bakır sazlardan biri olsa da ayrı bir gruptur. Gelişimi olarak tahta üflemeliler (woodwind) sınıfına girer çünkü klarnet, flüt ve obua gibi tahta üflemeli sazlar saksofonun atasıdır. Saksofon grubu aynı zamanda "kamışlı saz" (reed instrument) grubu olarak da adlandırılabilir. Bunun nedeni gerektiği zaman saksofoncular klarnette çalabilir ve bu iki enstrüman da kamışlı sazdır. Alto ve tenor saksofon ailesinin en çok kullanılan elemanlarıdır. Swing döneminin sonuna doğru bu gruba bariton saksofonda dahil edilmiştir. O dönemlerde soprano ve bas saksofon yaygınlaşmamıştır. Bu grupta müzisyen sayısı üç ile beş arasında değişir. Be-Bop döneminin sonuna doğru iki alto, iki tenor ve bir baritondan oluşan saksofon grubu standardize edilmiştir. Trompet grubu da üç ile beş müzisyen arasında değişir. Swing'den Be-Bop'a geçişte bu sayı üçtür. Trombon grubu ise bir ile beş arasında değişir, iki veya üç tromboncu standart olarak kabul edilmiştir.

Küçük orkestralardan "Big Band"lere geçişte birtakım yenikler yapılmak zorunda kalınmıştır. Küçük gruplarda yazılı düzenlemelerin kullanımı şart değildir, çünkü enstrüman sayısı az olduğundan sololarda ve doğaçlamalarda sıkıntı çekilmemektedir. Ancak enstrüman fazlalığı çalınan eserlerin yazılı olması zorunluluğunu da beraberinde getirir. Bu aynı zamanda bütün müzisyenlerin nota öğrenmesini de gerektirmiştir.

Bu düzenlemelerde kompozisyonal yapı basittir. Melodiler tüm grup tarafından birlik ve uyum içinde çalınır, bunu ritm grubunun eşliğinde doğaçlamalar takip eder. Melodiler ve figürler dönüşümlü olarak çalınır. Bakır sazların çaldığı melodinin saksofona geçmesi gibi. "Riff"ler orkestraların stillerini yansıtmada kullandıkları önemli unsurlardan biridir. Farklı riffler değişen enstrümanlar tarafından karşılıklı olarak çalınır, hatta bazen bu aranjeler riff lerin üzerine kurulur.

Swing dönemindeki Caz müzisyenleri günümüz pop müzisyenleri gibidirler. Benny Goodman, Count Basie, Duke Ellington 1930 ve 1940'lı yıllarda isimleri herkes tarafından bilinen müzisyenlerdir. Daha çok Caz müzisyeni olarak değil dans orkestralarının liderleri olarak görülmektedirler. Swing döneminde orkestraların sayıca çoğalması daha çok müzisyenin iş bulmasına olanak tanıdıysa da bu orkestralarda doğaçlamalara çok önem verilmemesi müzisyenlerin kendilerini geliştirebilmelerine de engel olmuştur. Swing döneminin 1950'lerdeki Rock gruplarıyla ortak yönü ve en önemli işlevi insanlara dans müziği icra etmeleridir. Bir diğer benzerlikte özel hazırlanmış kıyafetler ve sahne şovlarıdır. Yani Swing'in popülaritesi biraz da hem kulağa hem de göze hitap etmesinden kaynaklanır.

1940'LAR - BE-BOP

30'lu yılların sonuna doğru bir marka haline gelen ve ticarileşen Swing'in gelişmesi durur. Bu popülarizme karşı çıkan bir grup müzisyen bir araya gelir. Kansas City, Harlem başta olmak üzere müzisyenlerin buluşma noktalarında, örneğin New York 52. caddedeki "Minton's Playhouse" lokalinde yeni bir akım doğar. Bu çok bilinçli ve programlı bir çalışma değildir. Be-Bop biraraya gelen müzisyenlerin farklı fikirlerinin ve çalım anlayışlarının birleşmesinin bir sonucudur. Bütün bu gelişmeler 1943'te Amerikan Müzisyenlerin Derneği'ndeki anlaşmazlıklar yüzünden plak kayıtlarının yasaklanmasına kadar sürer. Bop Swing'in popülaritesini yakalayamaz. Nedeni çok fazla teknik bulunmasıdır.

Amerikan jargonunda dövüşmeyi ve bıçaklanmayı ifade eden bu kelime müzikte farklı bir anlamdadır. Dizzy Gillespie'ye göre zamanın en çok kullanılan aralığı olan "bemol beşli" vokalle söylenmek istendiğinde ağızdan otomatik olarak Be-Bop veya Re- Bop heceleri çıkar. Böylece bemol beşli Bop'ın en önemli aralığı haline gelir. 20'li yıllarda kullanımı hatalı bulunan bu aralık Duke Ellington, Willie "The Lion" Smith gibi müzisyenler tarafından sadece geçişlerde özel bir efekt olarak kullanılmaktayken ve bemol beşli tüm bir stili kapsar. Caz formlarının armonik genişlemesi devam etmektedir.

Klasik bir Bop grubu, davul, bas, piyano ve iki nefesliden oluşur. Dönemin önemli beşlisi alto saksofonda Charlie Parker, trompette Dizzy Gillespie, davulda Max Roach, basta Percy Heath ve piyanoda Bud Powell'dır.

1950'LER - COOL VE HARD BOP

Cool Caz, 40'lı yılların sonuna doğru müziğe Dizzy Gillespie orkestrasıyla başlayan üç müzisyen; Miles Davis, John Lewis ve Tadd Dameron ile başlamıştır. Be- Bop'ın asabi, huzursuz ve taşkın tavırlarından uzaklaşarak olgunluk, huzur ve uyuma yönelen bu üç müzisyen dönemin başlangıcını yaparlar.

Doğu kıyısı ve Batı kıyısı olarak ikiye ayrılabilen bu dönemde gruptaki enstrüman sayısı ve türü Be-Bop'a göre çeşitlenmiştir. Klasik enstrümanlar (flüt, obua, tuba, bariton saksofon) orkestralara katılmıştır ve bu orkestralarda genç beyaz müzisyenlere sıkça rastlanmaktadır. Düzenlemeler ve polifoni önem kazanmış, düzenlemelerde ritm partileri pasivize edilmiş, davulda fırça baget kullanımı başlamış, basit ritmler üzerine kolay söylenebilir, diatonik cümlelerden oluşan salınımlı vokal partileri yazılmıştır.

Yine bu dönemde Chicago'lu piyanist Lennie Tristano (1919-1978) tarafından New York'ta "New School of Music" kurularak Cool Caz'ın teorisi tamamlanmıştır. Bu okul Cool Caz'ın genel görünümünü ortaya koyar. Ortaya çıkan akım bazılarına göre entelektüel, bazılarına göre ruhsuzdur. Soyut ve anlaşılamayan tarafları vardır. Modern Caz Cool'dan uzaklaşarak evrilir ama yine de Tristano okulunun etkisi hep varolur. Miles Davis "West Coast"(Batı Kıyısı)a kayarak stili yaratan müzisyen haline gelir. Özellikle Hollywood stüdyolarında büyük film orkestralarında yer edinir. Yaptıkları müzikte Avrupa akademik müzik gelenekleri hakimdir ve bu Caz'ın doğurganlığını ve canlılığını geride bıraktıkları anlamına gelmektedir. Bazı uzmanlar tarafından yanlış bulunan bu yaklaşımın karşısına hala Caz geleneklerine bağlı ve canlı çalan müzisyenlerin yaşadığı yer olan New York çıkarılır. Bu da "East Coast" olarak adlandırılır. Aslında bunlar stilden çok plak şirketlerinin reklam sloganlarıdır. Asıl gerilim West Coast ve East Coast arasında değil klasikçi yönelim ile Modern Be-Bop (Hard Bop) çalan çoğunluğu siyah müzisyenler arasındadır. Her iki akımda Blues'la yepyeni bir ilişki geliştirir. "Funky" adı verilen bu çalım tarzı Klasik Blues'un tüm ağır havasını ve duygusunu taşımaktadır. Bu arada Gospel şarkıları da Caz'ın içine girer ve geliştirilerek "Soul"stili yaratılır. Soul 60 'lı yıllarda, Funk ise 70'li yıllarda kitlelere yayılırlar.

Dönemin önde gelen isimlerinden Lenny Tristano piyanist, besteci ve orkestra şefi olarak Bop tarzına alternatif olarak bir Modern Caz müziği yaratmıştır. Müziğinde Art Tatum ve Lester Young etkileri görülmektedir. Etkilendiği diğer bir müzisyen de Johann Sebastian Bach'tır. Öğrencilerinden Bach'ın eserlerini çalışmalarını istemesi onun bu hayranlığının bir göstergesidir. Tristano ve ekibi Free Caz'ın temellerini atmıştır.

Yine aynı dönemde kökeni Be-Bop'a dayanan ve Cool akımından farklı olan bir akım oluşmaya başlar. Bu yeni akım Hard Bop'tır. Sergilediği teknik ustalık ve saldırgan yapısıyla Be-Bop'tan farkı yoktur. Bunun yanısıra doğaçlamaları Bop'taki kadar karmaşık bir yapı göstermez. Müziğin tonu daha ağır ve karanlıktır. Davulcular Hard Bop'ta öne çıkarlar ve ritm bölümü önemli rol oynamaya başlar. Melodiler Blues'a daha yakın olmasıyla birlikte Funk, Gospel ve Soul etkileri de görülür. Gospel'ların, Soul'un tınılarını taşıyan "Hammond B3" orgu Hard Bop'ta önemli bir yere sahip olmuştur. Notanın ağırlığını güçlendiren bir perküsyon etkisiyle donatılmıştır. Jimmy Smith, Quentin Warren, Kenny Burrel ve Donald Bailey "Hammond B3"ü müziklerinde yoğun olarak kullanmışlardır. Bütün bu özellikler trompetçi Clifford Brown'ın çalışmalarında ve Horace Silver ile Art Blakey'nin kurduğu gruplarda kendini göstermektedir.

1960'LAR - AVANT-GARDE/FREE CAZ

Avant-Garde Caz'da enstrümanlarda farklı ton elde etme isteğiyle aletlerin alışılmış perde sınırlarının ötesine çıkılarak tiz perdelerde çalmak, çığlık, boğuk tonlar gibi tonlar kullanmak parçaların karakteristiği haline gelmiştir. Melodik anlayış Bop'taki gibi örgülü değildir, parça arasına giren çığlık ve feryatların dışında bitmemişlik duygusu sık sık yaşatılmaktadır. Ölçü, düzenli vuruş ve simetri ortadan kalkmış yeni bir ritmik anlayış başlamıştır. Doğaçlamalar melodik hattı geliştirmekten daha çok müziğin bütününü geliştirecek şekilde yapılmaya başlanmıştır. Avrupa kökenli olmayan, tonal müzik sistemi dışındaki Afrika, Endonezya, Çin, Ortadoğu ve Hindistan müzikleri de Caz'a adapte edilmiştir. Bu sentez daha sonra gelişerek "World Music" olarak adlandırılmıştır. Belirli hiçbir düşüncenin ya da temanın olmadığı "Free Jazz" akımı, Ornette Coleman tarafından hayata geçirilir.

Ornette Coleman (1930-) 1958-1959 arasındaki kayıtlarında yumuşak ve pürüzsüz bir ton sergiler. Legato tekniğinde ve az vibratolu bir çalım tarzı vardır. Tonu Charlie Parker kadar keskin ve Cannonball Adderley kadar dolgun değildir. Bop döneminin ardından gelen verimli ve yenilikçi bestecilerden biridir.

Don Cherry (1936-1995); trompetçi, besteci, grup lideri ve Free Caz'ın önemli müzisyenlerinden biridir. Çalımında ve nota seçiminde Bop tarzının etkileri görülür. Gruplarında piyano, gitar gibi akor çalan enstrümanlar kullanmamıştır. Kariyerinin büyük bir bölümünde Doğu, Türk ve Hint müziği üzerinde yaptığı çalışmalar yapmıştır. Dönemin önde gelen isimleri alto saksofoncu Ornetta Coleman (1930-), trompetçi Don Cherry (1936-1995), piyanist ve besteci Cecil Taylor (1929-), tenor saksofoncu Albert Ayler (1936-1970), kontrabasçı Charles Mingus (1923-1979)dur.

Charles Mingus; Jimmy Blanton'dan sonra gelen alışılmış metot ve yaklaşımların dışına çıkan ilk bas virtüözüdür. Erken dönemdeki Caz'dan Free Caz'a kadar değişik fikirleri bir potada eritmeyi başarmış bir müzisyendir. Etkilendiği müzikler Gospel, Meksika folk müziği ve klasik müziktir.

50'lerin sonları ve 60'ların başında Chicago'da Afrika-Amerikalı Caz'cılar dikkat çekmeye başlamıştır. 70'lerin sonuna doğru Chicago tabanlı bu hareketi geniş bir kitle takip etmeye başlar. Bu akımı oluşturan başlıca üç etken vardır. Sun Ra, AACM (Yaratıcı ve İlerici Müzisyenler Birliği), The Art Ensemble of Chicago.

Sun Ra (1915- 1963) son derece üretken bir besteci, piyanist, aranjör ve grup lideridir. Bazı parçaları Afrika şarkıları üzerine kurulur. Farklı trompet, saksofon, trombon, piyano, bas ve davul kombinasyonları denemiştir. Rock gruplarında kullanılmaya başlamadan çok önce elektrik piyano ve synthesizer kullanarak orkestradaki ses rengi çeşitliliğini arttırmıştır. Timpani, ksilofon, marimba ve zil kombinasyonlarını kullanmıştır. Orkestrasında pikolo, obua, bason ve bas klarnet çalabilen saksofoncuları tercih etmiş ve her elemanın perküsyon çalabilme şartını koşmuştur.

AACM, 1960'larda saksofoncu Fred Anderson ve piyanist Muhal Richard Abrams tarafından kurulmuştur. Bop geleneğine bağlı olmayan Caz müzisyenlerini desteklemişler, konserler düzenleyip kayıt olanakları sağlayarak Avant-Garde Caz'ın gelişmesi için çalışmalar yapmışlardır.

The Art Ensemble of Chicago grubu 60'ların sonuna doğru oluşmuştur. Katı kuralların dışında özgür bir yaklaşımla müzik yapma amacıyla bir araya gelip stillerini buna göre belirlemişlerdir. Grubun seyirci beklentisine göre müzik yapma gibi bir eğilimi yoktur. Kimi zaman Caz ögeleri kullanmışlarsa da dünya müziğinin bütün elementlerini müziklerinde yansıtmışlardır. Sololarında Ornette Coleman'ın, tonal yaklaşımlarında ve ses rengi açısından da Albert Ayler'in yöntemlerini benimsemişlerdir. Pek çok Free Caz grubunda olduğu gibi The Art of Ensemble'da piyano kullanmamıştır. Karmaşık akor geçişleri ve virtüözite kullanmak yerine sadeliği tercih etmiş ve sessizlik ögesini kullanmışlardır.

Free Caz; Caz akımları içinde en az popüler olanıdır. Çalınmaya başladığı ilk yıllarda gruplar gece klüpleri tarafından reddedilmiş ve plak şirketleri kendileriyle ilgilenmemişlerdir. Müzisyenler albüm yapmakta büyük sıkıntılar çekmişlerdir. Bu yüzden Don Cherry, Albert Ayler, Sun Ra, Cecil Taylor gibi dönemin önde gelen müzisyenlerinin albümlerine ulaşmak zor olmaktadır ve bazı tükenmiş olan albümlerde basılmamaktadır. Radyolarda da en az yayınlanan tür Free Caz'dır. Müzisyenler Free Caz'ın içinde bulunduğu bu durumun promosyon ve reklam eksikliğinden kaynaklandığını söylese de Modern Caz içerisinde hiç promosyonu yapılmadığı halde iyi satış grafikleri yakalayan çalışmaların da olduğu bir gerçektir. Free Caz'ın swing duygusundan uzak olması pek çok dinleyici tarafından hırçın ve kaotik bulunmasını sağlamakta ve bütün Caz türleri arasında "dinlenilmesi zor" sınıfına sokulmaktadır.

1970'LER

70'ler ve sonrasında başlı başına yedi eğilimden söz edilebilir:

1. Fusion veya Caz-Rock: Kısaca bu sentezi şöyle tanımlanabilir; elektro enstrümanların hakimiyeti, Rock ritmlerinin kullanılışı, beste ve aranjmanda yeni solo anlayışı, kolektif çalışın yoğunlaşması.
2.      Caz'da Avrupa Romantik müziğine eğilim.
3.      73/74'lerde Free Caz'ın geri dönüşü.
4.      Swing'in geri dönüşü.
5.      Be-Bop'ın geri dönüşü.
6.      Avrupalı müzisyenlerin kendi özlerine dönerek Avrupa Caz'ının kendini buluşu.
7.      Tüm müzik tarzlarını biraraya getirerek bütünleştiren yeni çağ müzisyenlerinin ortaya çıkışı.

1980'LER

1968'de Vietnam Savaşı ve diğer savaşlara karşı bir tepki olarak doğan "Hippi" akımı şekil ve anlam olarak 80'lere gelindiğinde oldukça değişmiştir ama diğer yandan etkileride sürmektedir. Gelişmekte olan bütün toplumlarda bir kimlik bunalımı görülmektedir ve kültürel bütün alanlarda etkisini göstermektedir.

1960-1980 arası Ornette Coleman gibi pek çok müzisyende "avant-garde" olma telaşı görülmektedir. Formsuz, temelsiz ve düşüncesiz olarak gelişigüzel kromatizme ilgi duyulmaya başlar. Elde edilmeye çalışılan Klasik müzikteki atonalitedir. 70'lerde görülen Fusion tarzı bir çok eleştirmene göre Caz'ı yavaşlatmıştır. Bu durum 80'lerin ikinci yarısına gelindiğinde Fusion'ın etkisinin yok olmasıyla Caz'ın yavaş yavaş yeniden önemsenmeye başlamasıyla değişir. Yine de 80'lerde yapılan pek çok albümde Fusion'ın etkilerini görülür. Weather Report'un pek çok albümü, Pat Metheny'nin "Bring Size Life" albümü, Jaco Pastorius'un "Jaco" albümü ender de olsa satış grafikleri iyi olan Fusion albümleridir.

80'lerden sonra tek bir stilden söz edilememektedir.Artık müzisyenler stiller arası sınırları reddetmektedir, yapılan müzik tümüyle karmadır, çok yönlüdür. Tek bir stilde çalmamak stil haline gelmiştir. Ortaya konulan "uyumsuzluğun uyumudur": Postmodern Caz.

Ana hatlarıyla 1980'lerdeki müzikal eğilimler şöyle gruplanabilmektedir.

    Neoklasisizm: Serbest Caz ögeleri geleneksel icra tarzlarıyla sentez edilir. Caz stillerinin kombinasyonlarından alıntılar yapılır. Esin kaynağı Duke Ellington, önde gelen temsilcisi David Murray'dir.

    Klasisizm: Neoklasisizm'e karşıt olarak gelişmiştir. Klasisizm Be-Bop'ın dönüşünün kaldığı yerden devam ederek daha tutucu bir tavır sergiler. Tonalite ve ritm yoruma bağlıdır. Kişisel stillerin kombinasyonlarından alıntılar yapılır. Kaynağı Miles Davis, önde gelen temsilcisi Wynton Marsalis'tir.

    Serbest Funk: Caz-Rock'tan esinlenmiştir. Funk, New Wave ve Punk'ın ritm ve soundlarının serbest doğaçlamalarda birleştirilmesine dayanır. Free Caz'ın temel taşları Funk ve Rock müziğin dansa uygun ritmleriyle sentezlenir. Önde gelen temsilcisi Ornetta Coleman'dır.

    World Music: Önde gelen temsilcileri Mark Nauseff (Davul), David Friesen (Bas), Rabih Abou-Khalil (Ud), Charlie Mariano (Saksofon), Bengt Berger (Perküsyon), Jon Hassel (Trompet), Nana Vasconcelos (Perküsyon) ve bugünkü "World Music"in yaratıcısı John Coltrane(1926-1967)dir.

    New Age: Farklılıklarına rağmen başka müzik türleriyle özdeşleştirilemediği için satış platformunda Caz kategorisine konulan bu yeni tarzın çalışmaları isimlendirildikten sonra bile hala Caz kategorisinde dinleyiciye ulaştırılmaktadır. Swing duygusundan uzak ve doğaçlamasızdır. Armonisi disonant değildir. Tonal nitelikleri yumuşak ve düzgündür ve genellikle aynı akor ya da mod tüm parça boyunca varlığını sürdürür. The Paul Winter Consort, Oregon grupları, Andres Vollenweider, George Winston önemli temsilcilerindendir.

    Smooth Jazz: 1980'lerde New Age yayını yapan radyolarda davul,bas ve saksofon yoğunluğu içeren yeni bir tarz duyulmaya başlanır. Ses seviyesi düşük, doğaçlama soloları stilize bu müziğe Smooth Caz adı verilir. Bob James, Lee Ritanour, Larry Carlton, Earl Klugh, George Benson Smooth Caz'ın önemli isimlerindendir. 1990'larda iyice gelişen tür radyolarda "en çok dinlenilen" tarzlardan biri haline gelmiştir. En ünlü saksofoncuları Grover Washington Jr. , Kenny G. ve Najee'dir. 1986­1995 yılları arasında Kenny G.nin albümleri milyonlara ulaşan bir satış grafiği çizmiştir. Bir tek albümünün Charlie Parker'ın ve John Coltrane'in tüm albümlerinin satışından daha fazla olması Smooth Caz'ın ne kadar popüler olduğunun bir kanıtıdır. Müzisyenler tarafından eleştirilse de Smooth Caz 1980'li ve 90'lı yıllarda Amerika Birleşik Devletlerinde "Caz" anlamına gelmiştir.

    Acid Jazz: "Acid Jazz" terimi 1987 yılında İngiliz Dj'ler Giles Peterson ve Chris Bangs tarafından hafta sonu boyu süren, Detroit ve Chicago kökenli "House Music"in çalındığı, "Acid"takma adıyla anılan uyuşturucuların kullanıldığı bir partide ortaya atılmıştır. Terim eski Caz müziklerini dans müzikleriyle karıştıran Dj'ler tarafından sevilir. 1960'lı yıllarda Art Blakey, Horace Silver, Lou Donaldson, Herbie Hancock ve Grant Green gibi müzisyenlerce Blue Note ve Prestige gibi firmaların çıkarttığı Funky Hard Bop kayıtlarını beğenilmektedir. Giles Peterson Acid Jazz isimli bir plak şirketi kurar ve firmadan albüm çıkaran müzisyenler türü belirler. Başlangıçta dans müziği olan bu yeni tür daha sonraları "Smooth Jazz" yayını yapan radyolarda kendine yer bulur. Önemli isimler arasında Giles Peterson, Incognito, Jamiroquai, James Taylor Quartet, ve Groove Collection sayılabilir.

No Wave (Noise Music veya Art Rock): Serbest Caz doğaçlamalarının, Punk, Heavy Metal, Trash Rock, Minimal Music, Etnik müzik gibi kaynakların tını ve ritmlerinin sentezidir. Önde gelen temsilcileri John Zorn (Alto saksofon), Arto Lindsay (Gitar), David Moss (Davul), FredFrith (Gitar), Elliott Sharp (Gitar), Wayne Horvitz (Keyboard), BillLaswell (Bas)'dir.

Okunma 16133 defa Son Düzenlenme Son Düzenlenme Ekim 16 2015
Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google PlusSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn
Rahmi Erdem

Saksafon sevdası bizlerle buluşmasına vesile olmuştur. 

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

İletişim

E-mail:  bilgi@saksafonname.com